(0262) 644 10 54
·
info@aydinhukuk.com.tr
·
Pazartesi-Cuma 09:00-18:00
Bize Ulaşın

HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞININ HİSSEDAR OLDUĞU DURUMLARDA ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ DAVASI

İdarenin malları, kamu yararına tahsis edilip edilmediklerine göre ikiye ayrılır: İdarenin özel malları ve idarenin kamusal malları. İdarenin özel malları, idarenin mülkiyetinde olmakla beraber kamu yararına tahsis edilmemiş olan mallardır. Bu mallar bakımından idare, özel hukuk kişileri gibi tasarrufta bulunabilir, mülkiyet hakkı bakımından var olan sınırlamalar da özel hukuk hükümlerine tabi olarak gündeme gelecektir.

İdarenin özel ve kamusal malları arasındaki ayrım önemlidir; çünkü bunlar farklı hukuki rejimlere tabidirler. İdarenin özel malları (belli konularda kamu hukukunun getirdiği sınırlamalara tabi olmakla birlikte) kural olarak özel hukuka tabidirler. İdarenin özel malları ile ilgili sorunlar hakkında mahkemeye gitmek gerekirse hukuk mahkemelerine başvurmak gerekecektir.

Ortaklığın giderilmesi veya İzale-i Şuyu davası, paylı veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz malda ortaklar arasındaki paydaşlığa son vererek kişisel mülkiyete geçişi sağlayan bir dava türüdür.

Hazinenin ortak (paydaş) olduğu taşınmaz mallardaki ortaklığın (şuyuun) giderilmesi için açılan davalar, taşınmazın aynen taksimi mümkün olmadığından veya aynen taksim istenilmediğinden genellikle “ortaklığın satış suretiyle giderilmesi” şeklinde karara bağlanmaktadır. (https://ms.hmb.gov.tr/uploads/2019/09/2012-422.pdf)

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 2018/5678 E., 2019/6789 K. sayılı kararında, “Ortaklığın satış yoluyla giderilmesine karar verildiğinde, satış işlemi İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre yapılır. Paydaşlar da artırmaya katılarak pey sürebilirler.” Bu sebeple davalılardan olan ve ilgili taşınmaz üzerinde hissedar niteliğine haiz olan hazine de, ortaklığın satış suretiyle giderilmesinin kararlaştırılması halinde, artırma aşamasında bulunabilir ve pey ileri sürebilirler. Fakat işbu hakkın kullanımı, 7531 sayılı Resmi Gazete’de 327 sıra numaralı Milli Emlak Genel Tebliği kapsamında bir takım idari şart ve izinlere bağlanmıştır.

Tapuda edinme sebebi imar da olsa başkaca bir neden de olsa mevzuatmızda hazineye karşı ortaklığın giderilmesi davası açmaya engel herhangi bir hüküm yoktur. Ancak satışa karar verilmesinden sonra Hazine’nin ihaleye girip girmemesi onun takdirine kalmıştır. Diğer yandan,taşınmazın tapuda edinme nedeni’nin geçersiz ve yolsuz bir husustan kaynaklı olmaması gerekir. Aksi halde Hazine’nin ortaklığın giderilmesi davasına karşı imar düzenlemesinin geçersizliğini iddia ediyor ise İdari yargı yerinde bir iptal davası veya tapuda edinme sebebinin yolsuz bir işleme dayandığını iddia ediyor ise süre kısıtlamasına tabi kalmaksızın her zaman tapu iptal davası açabilir.

24 Mart 2010 Çarşamba tarihli ve 27531 sayılı Resmi Gazete’ de 327 sıra numaralı Milli Emlak Genel Tebliği yayınlanmış olup, işbu tebliğin III. YETKİ başlıklı (1) G. Düzenlemesinde (Ortaklığın satış suretiyle giderilmesi (izalei şüyu) işlemleri) şu hususlar yazılıdır:

(1) Hazinenin de paydaş bulunduğu taşınmazlar hakkında mahkemelerce verilen ortaklığın satış suretiyle giderilmesine (izalei şüyu) ilişkin kararlar gereğince icra dairelerince yapılacak satışlarda; taşınmazın tamamına idarece takdir edilen bedel, yılı merkezi yönetim bütçe kanunu gereğince, Kanunun 76 ncı maddesine göre iller için belirlenen parasal sınırın iki katına kadar (bu bedel dâhil) ise, ihaleye girip girmeme konusunda karar vermeye Valilikler (Defterdarlıklar) yetkilidir.

(2) Kaymakamlıklara (Malmüdürlükleri) bu konuda yetki devri yapılmamış olup, ilçelerden gelen talepler Valiliklerce (Defterdarlıklar) değerlendirilerek yukarıdaki parasal sınırlara kadar olanların (bu bedeller dâhil) ihalelerine katılınıp katılınmayacağına ilişkin karar vermeye Valilikler (Defterdarlıklar) yetkilidir.

(3) Valiliklerce (Defterdarlıklar) ihaleye katılma uygun görülüyor ise, ödenek olup olmadığı önceden Bakanlıktan öğrenilerek ihaleye girilmesi ve satın alınması durumunda da yeterli ödeneğin istenilmesi gerekmektedir.

  • 6.Hukuk Dairesi 2008/2051 E., 2008/8745 K. ”…Dava konusu 8793 Ada 8 parsel nolu taşınmaza ait en son tarihli tapu kaydının incelenmesinde 601 m2 yüzölçümlü arsa niteliğinde olduğu ve 726/6010 oranında davacı adına, 5284/6010 oranında ise Maliye Hazinesi adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır. Davacı tarafından her ne kadar tapu kaydında paydaş olan Maliye Hazinesi’nin hasım gösterilerek davanın açılması gerekmekte ise de, davaya cevap verenin Hazine vekili olduğu anlaşılmakla, husumete ilişkin eksikliğin giderilmiş olduğunun kabulü gerekir.”

MK m. 501’e göre mirasçısı olmaksızın ölen murisin mirası devlete geçer. Devlete geçen miras içinde hisseli mallar varsa hazine bu malların tasfiyesi için diğer paydaşlara paydaşlığın giderilmesi davası açabilir. Bu sebeple hazineye karşı açılabilecek ortaklığın giderilmesindeki şartların aynı, hazinenin diğer hissedarlara da açacağı dava kapsamında geçerlidir. Diğer paydaşların açacak olduğu paydaşlığın giderilmesi davasında da herhangi bir fark yahut özellikli durum arz etmemesi sebebiyle hazinenin diğer hissedarlar gibi davalı olarak gösterilmesi gerekir.

Paylı mülkiyete konu olan eşya üzerindeki paylı mülkiyet 3 şekilde sona erebilir: Aynen taksim yani maddeten paydaşlar arasında paylaşılma hali, pazarlık usulüyle satış, açık artırma usulüyle satış sonucu bedelin paylaştırılması. ANCAK MALIN SATILMASI DEYİMİNDEN MALIN MUTLAKA 3. BİR KİŞİYE SATILACAĞI SONUCU ÇIKARILMAMALIDIR. SATIM, MALIN PAYDAŞLARINDAN BİRİ VEYA BİRKAÇI TARAFINDAN TAMAMEN İKTİSAP EDİLEBİLİR.

Ayrıca ortaklığın giderilmesi talepleri kazai olarak gerçekleşebileceği gibi rızai de gerçekleşebilir. Şayet paylı mülkiyet konusu eşya bir taşınmaz ise ve taşınmaz niteliği itibariyle aynen paylaştırmaya veya kat mülkiyetine dönüştürülmeye elverişli ise paylaşım malı parçalara ayırarak maddi olarak yapılabilir. Bu şekilde yapılacak rızai sözleşmeler, ”Ayni bölüşme sözleşmesi” olarak ifade edilmektedir. Bunun dışında paydaşlar, aynen taksim dışındaki 2 usulü de işletebilir ve dilerlerse eşyayı pazarlık veya açık artırma ile içlerinden birine yahut üçüncü bir kişiye astmak suretiyle bedel üzerinden paylaşım yapabilirler. Sonuç olarak iradi ve rızai paylaştırma dahilinde oluşturulan paylaştırma sözleşmesiyle, tasfiyenin usulü belirlenmelidir.

Kazai olarak tanzim edilen ortaklığın giderilmesi davası çift taraflı davalardan (actio duplex) olup, paydaşlar hem davacı, hem davalı konumundadırlar. (Gürsoy, Eren, Cansel, Türk Eşya Hukuku, s.428) Bu tür davalarda davayı kaybetme veya kazanma ve davadan feragat söz konusu değildir.(Baki Kuru, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, s.613)

Bozucu yenilik doğurucu olan işbu dava, neticesinde kazai olarak hüküm verildiğinde işbu hüküm, gerek aynen paylaştırma kararı olsun gerek de açık artırma, pazarlık sonucunda satış yapılması gerektiğine dair karar olsun mülkiyet hakkı doğrudan kazanılmasına imkan tanımayacaktır. Satış yoluyla ortaklığın giderilmesine karar verilmesi halinde İİK’ya göre icra edilip mal satılıp mülkiyeti alıcıya geçinceye kadar işbu paylı mülkiyet hakkı sona ermeyecektir. Yahut aynen taksim kararı sonucunda taşınmaz, parsellere ayrılıp tapu kütüğüne ayrı ayrı sayfalara kaydedilmedikçe, parçaların ayrı birer hukuki varlıkları olmayacak ve mülkiyet hakkı kazanılamayacaktır.

Ayrıca ortaklığın giderilmesi talepli açılabilecek davalar kapsamında, paylı mülkiyette hissedar olan her bir gerçek / tüzel kişinin tek tek gösterilmesi, gerçek kişilerin vefat etmiş olması halinde yasal mirasçılarının hasım olarak göserilmesi, HMK 27. Madde gereğidir. Hazinenin de bu kapsamda açılabilecek izale-i şüyu davasında özellik arz edebilecek bir konumda olmadığını ifade etmek gerekir.

14. Hukuk Dairesi 2017/3471 E., 2021/571 K.: Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 31/03/2014 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 06/10/2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Maliye Hazinesi vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: Dava, ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir. Davacılar vekili, dava konusu 16 ada 20 parsel ve 2442 ada 7 parsel sayılı taşınmazlar üzerindeki ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar, davaya cevap vermemişlerdir. Mahkemece, davanın kabulüne, dava konusu taşınmazlar üzerindeki ortaklığın satış yoluyla giderilmesine karar verilmiştir. Hükmü, davalı Hazine vekili temyiz etmiştir. Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallarda paydaşlar (ortaklar) arasında mevcut birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirip ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan, iki taraflı, tarafları için benzer sonuçlar doğuran davalardır. Paydaşlığın giderilmesi davasını paydaşlardan biri veya birkaçı diğer paydaşlara karşı açar. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesi uyarınca davada bütün paydaşların yer alması zorunludur. Paydaşlardan veya ortaklardan birinin ölümü halinde alınacak mirasçılık belgesine göre mirasçılarının davaya katılmaları sağlandıktan sonra işin esasının incelenmesi gerekir. Somut olayda; taraflardan … 01.07.1894 doğumlu olup ölüm tarihi nüfusa işlenmemiştir. Mahkemece bu kişinin ölüm kaydının verilebilmesi için taraflara süre verilmesi, malikin tespit edilecek mirasçılarının davaya dahil edilmeleri ancak adı geçen malikin kim olduğunun anlaşılamaması durumunda kayyım tayini ve kayyım huzuruyla davaya devam edilmesi, taraf teşkilinin bu şekilde sağlandıktan sonra işin esasına girilmesinin gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Kabule göre de; taraflar arasında Hazine’nin bulunması halinde Harçlar Kanununun 13/j maddesi gereğince Hazine harçtan muaf olduğundan bu hususun göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Dava konusu taşınmazlarda hissedar Hazinenin Harçlar Kanununun 13/j maddesi gereğince harçtan muaf olduğu halde harçla yükümlü tutulması da doğru değildir. Hükmün bu sebeplerle bozulması gerekmiştir.

Hazinenin hissedar olmasına rağmen, hazineyle paylı mülkiyette aynı taşınmaz üzerinde ortak olan diğer hissedarların 4706 sayılı kanun ve 313 Sıra Sayılı Millî Emlak Genel Tebliğ kapsamındaki şartların sağlanması halinde hazinenin sahip olduğu ortaklık hakkını satın alma hakkına öncelikle sahip olabilmektedir.

Hazine ile paylı mülkiyeti bulunan kişi, Hazine payını doğrudan satın alabilmektedir. 4706 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin (c) bendinde, “Hazineye ait taşınmaz malların hisse oranı yüzde kırkı veya hisse miktarı uygulama imar planı sınırları içinde dörtyüz, dışında ise dörtbin metrekareyi aşmamak kaydıyla talepte bulunan hissedarlarına rayiç bedel üzerinden doğrudan satılabileceği,” belirtilmiştir. Bu hükme istinaden hissedar Hazine payını ihaleye olmaksızın doğrudan alabilecektir.

Hisseli taşınmazda paylar birden çok kişide olabilmektedir. Bu durumda Hazine hissesi, diğer hissedarlara hissesi oranında satılmaktadır. Örneğin belediye ve mücavir alan sınırları içinde, uygulama imar planı yapılmamış taşınmazın yüzölçümü 20.000,00 m2’dir. Taşınmazın, Hazine de dahil olmak üzere beş hissedarı olduğu varsayıldığında, her birinin pay oranın eşit olduğu varsayılsın. Hazine hissesini (4.000,00 m2) sadece bir hissedar satın almak isterse hissenin tamamı bu hissedara; iki hissedar satın almak isterse her birine (4.000/2) 2.000,00 m2, üç hissedar da satın almak isterse her birine (4.000/3) 1.333,33 m2, dört hissedar satın almak isterse her birine (4.000,00/4) 1.000,00 m2 doğrudan satılabilecektir. (https://www.emlakdunyasi.org/makale blog/makaleler/hazine-ile-hisseli-olan-mulkiyetin-satisi)

Taşınmazların satış bedeli, ihale kararının veya satışın uygun görüldüğünün bildirilmesini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde peşin veya taksitle ödenebilir. Satış bedelinin taksitle ödenmesi halinde, bedelin en az dörtte biri peşin, kalanı en fazla iki yılda, eşit taksitlerle ve üçer aylık dilimler halinde kanunî faizi ile birlikte tahsil edilir. Bedelin taksitle ödenmesi halinde idare ile alıcı arasında “Taksitli Satış Sözleşmesi” düzenlenir, sözleşmenin bir örneği alıcıya verilir. (313 sayılı Milli Emlak Genel Tebliği (Hazine Taşınmazlarının Satış İşlemleri)

4706 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine ve 313 Sıra Sayılı Millî Emlak Genel Tebliğe göre; çeşitli nedenlerle hisseli hale gelmiş taşınmazlardaki Hazine’ye ait hisse oranı yüzde kırkı veya hisse miktarı uygulama imar planı sınırları içinde dört yüz, dışında ise dört bin metrekareyi aşmamak kaydıyla talepte bulunan hissedarlarına doğrudan satılabilir. Doğrudan rayiç bedel üzerinden satışında, satış bedelinin peşin ödenmesi halinde satış bedeline yüzde yirmi indirim uygulanır.

4706 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesine, 6009 sayılı Kanun’un 32’nci maddesi ile eklenen ek fıkrada “Hazineye ait tarım arazilerinin satışında 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunundaki kısıtlamalara tabi olan taşınmazlar bu maddenin birinci fıkrasının (c) bendindeki kısıtlamalara tabi olmaksızın hissedarına doğrudan veya birden fazla hissedar olması halinde hissedarlar arasında pazarlık usulüyle satılabilir.” denilmektedir. Yani, Hazinenin vatandaşla birlikte hissedar olduğu bir taşınmaz “tarım arazisi olmak kaydıyla” diğer şartlar da var ise % 40 şartı aranmaksızın ihalesiz olarak doğrudan satılabiliyor.

Birden fazla hissedarın bulunması ve hissedarlardan birinin talep etmesi halinde, idarece diğer hissedarlara Hazine hissesinin hisseleri oranında kendilerine doğrudan satılabileceğine ilişkin ilgili yazı tebliğ edilecektir. Adlarına tebligat yapıldığı halde, en geç otuz gün içinde satın alma talebinde bulunmayan hissedarın hissesi oranına düşen Hazineye ait miktar diğer hissedarlara satılabilecektir. Diğer hissedar veya hissedarların adreslerinin tespit edilememesi ve tebligat yapılamaması halinde 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre ilanen tebligat yapılacak ve süresi içerisinde satın alma talebinde bulunulmadığı takdirde, hissedarın hissesine düşen miktar diğer hissedarlara satılabilecektir.

Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallarda paydaşlar (ortaklar) arasında mevcut birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirip ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan, iki taraflı, tarafları için benzer sonuçlar doğuran davalar olup, sonuçta kazanan ve kaybeden taraftan söz edilemeyeceğinden yargılama giderleri ve vekalet ücretinin taraflara payları oranında yükletilmesi; karar ve ilam harcının ise dava konusu taşınmazın satış bedeli üzerinden hesap edilip taraflardan payları oranında tahsiline karar verilmesi gerekir.(7. Hukuk Dairesi 2022/2742 E. , 2022/3658 K)

Davayı Mirasçılardan biri, İcra İflas Kanununun 121 inci maddesine göre tereke alacaklıları, Tereke tasfiye memuru, Lehine ölünceye kadar bakma vaadinde bulunulan kişi veya kişiler, 6183 sayılı Kanun gereğince alacaklı amme idaresi (Devlet, Özel İdare, Belediye), Taşınmazın paydaşları açabilir. Davalılar ise, davacı olmayan diğer paydaşlar, davacı olmayan diğer mirasçılar, Suriye uyruklu malik adına Hazine, Payı kayyım marifetiyle idare edilen paydaş adına kanuni kayyımdır.

Hazinenin ortak (paydaş) olduğu taşınmaz mallar hakkında açılan ortaklığın (şuyuun) giderilmesi davalarında, uygulamada idarenin yaptırdığı kıymet takdiri ile mahkeme veya satış memurluğunca yaptırılan kıymet takdirleri arasında büyük farklılıklar ortaya çıkabildiği ya da Hazineye ait olmayan muhdesat bedellerinin yüksek, arz bedellerinin ise düşük takdir edilebildiği ve bu hallerde dava konusu taşınmazların rayiç değerinin çok altında satışa çıkarılabildiği görülmekle konunun önemine binaen, ortaklığın giderilmesi davaları ile ortaklığın giderilmesi satışlarında dikkat edilecek hususlar ve özellikle kıymet takdiri konusunda yapılacak işlemler açıklanmıştır.

Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin E:2005/29, K:2005/3684 ve T:25.02.2005 tarihli kararında; “HUMK 571 inci maddesi gereğince ortaklığın satış yolu ile giderilmesine karar verilen hallerde satış işlemleri İİK hükümlerine göre yapılır (Sulh hakiminin atayacağı satış memuru tarafından satış işlemleri yapılır). Ne var ki, incelenen satış dosyasında, ortaklığın giderilmesi davası aşamasında, dava koşulları için gerekli ve geçerli olan 06.06.2003 tarihli kıymet takdirleri ile yetinilerek satış memurluğunca yeniden satışa esas olmak üzere kıymet takdiri yapılmadığı görülmüştür. İİK 128/2 maddesi gereğince ve satışa hazırlık işlemleri sırasında (icra dairesi) satış memuru taşınmazın kıymetini ehil bilirkişiler aracılığı ile tayin ve tespit ettirir. Zira bu kıymet takdiri, İİK 129 maddesinde öngörülen ve satışın en az hangi bedelle yapılacağını saptayan önemli bir işlemdir. Dairemiz, süregelen içtihatlarında da benimsendiği üzere; satış dosyasında kıymet takdiri yapılmaksızın, ortaklığın giderilmesi davası sırasında yapılan kıymet takdiri ile satışa gidilmesi başlı başına ihalenin feshi nedenidir. Sulh Hukuk Mahkemesi’nce açıklanan gerekçe ile ihalenin feshine karar vermek gerekirken şikayetin reddine karar verilmesi isabetsizdir.” denmektedir.

Satış yoluyla ortaklığın giderilmesi istenilen taşınmaz üzerinde muhdesat varsa aşağıda belirtilen Yargıtay kararı uyarınca işlem yapılması Gerekir. “Satış yoluyla ortaklığın giderilmesi istenilen taşınmaz üzerinde bina ağaç vesaire gibi muhdesat varsa, bunlar MK 619 maddesi uyarınca arzın mütemmim cüz-ü sayıldığından arzla birlikte satışına karar verilir. Ancak bunların bir kısım paydaşlara aidiyetine ilişkin tapuda şerh varsa veya bu hususta tüm paydaşlar ittifak ediyorsa, o takdirde değerlere göre oran kurulması ve satış parasının bu oran esas alınarak dağıtılması gerekir. Oran kurulurken muhdesatın ve arzın dava tarihi itibariyle ayrı ayrı değeri takdir ettirilir. Bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri saptanır, bulunan tüm değer muhdesat bedeline ve arzın kıymetine ayrı ayrı oranlanarak yüzde itibariyle ne kadarının muhdesata, ne kadarının arza isabet ettiği belirlenir. Satış bedelinin dağıtımında da bulunan bu yüzde nispetler gözönünde tutularak muhdesata isabet eden kısmın sadece muhdesat sahibine veya payları nispetinde sahiplerine arza isabet eden kısmında payları oranında tüm paydaşlara verilmesi icap eder. Muhdesatın arzın paydaşlarına değil de 3. şahsa aidiyetinin anlaşılması halinde bu şahsı muhtesat nedeniyle davaya dahil etme ve ona satış bedelinden pay verme mümkün değildir.” (Y.6.HD. 25.02.1997 T. E.1997/1182, K.1997/1520).

Ortaklığın giderilmesi davasında ortaklığın aynen değil de satış yoluyla giderilmesine karar verilecekse, hazine avukatları tarafından dava safhasında, satış memurluğunca kıymet takdiri yaptırılması beklenilmeksizin ilgili Milli Emlak Biriminden taşınmaz malın (varsa üzerindeki muhdesatın) değerinin belirlenmesi istenilebilmektedir. Hazine hak ve menfaatinin zorunlu kıldığı durumlarda da mahkemenin atadığı satış memurluğunca yaptırılan kıymet takdirine karşı, süresi içinde sulh hukuk mahkemesi nezdinde hazine avukatlarının şikayet yoluna başvurma hakkı bulunmaktadır.

Sonuç olarak açılabilecek ortaklığın giderilmesi davalarında, taraf teşkilinin kamu kurumu yahut özel hukuk kişileri adına fark yaratmayacağını, Yalnızca ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmesi halinde ihaleye katılım şartlarının kamu kurumu (hazine) adına mevcut olduğunun tespiti farklılıkla yapılabilir. Kamu yararına özgülenmemiş mallara sahip olan idarenin özel hukuka tabi olan malları üzerinde yapacağı tasarruflar adına, özel hukuk kişilerinden farklı bir ayrıma tabi olmasının beklenmesi, TMK düzenlemelerinin özüne aykırılık teşkil edebilecektir. Bu sebeple hazine ile aynı taşınmaza, taşınıra paylı olarak hissedar olan kişilerin, ilgili malın kamu yararına özgülenmemiş olması halinde açacakları izale-i şüyu davalarında herhangi bir farklılığın mevcut olmadığı yargı uygulamasında sabittir. Ortaklığın giderilmesi davasının açılmasında hazinenin taraf teşkil etmesindeki özellik teşkil eden hususlar yalnızca şunlardır: Harçlar / yargılama giderleri bakımında hazine lehine muafiyet ve satış usulü aşamasında hazinenin ihaleye katılabilmesine yönelik 27531 sayılı Resmi Gazete’de 327 sıra numaralı Milli Emlak Genel Tebliğ kaynaklı bazı idari şart ve izinlerdir.

Stj. Av. Ali Orçun ÖZTÜRK

Benzer Konular