4857 sayılı İş Kanunu ve ilgili mevzuat uyarınca, işçi ile işveren arasında kurulan iş ilişkisinden kaynaklanan ve işçi lehine doğan mali haklar “işçilik alacakları” başlığı altında değerlendirilmektedir. Bu alacaklar; başta kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı olmak üzere, fazla çalışma ücreti, yıllık ücretli izin alacağı, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, hafta tatili ücreti gibi kalemleri kapsamaktadır.
İşçilik alacaklarının doğumu, iş sözleşmesinin devamı sırasında ya da sona ermesiyle birlikte gerçekleşebilir. Özellikle iş sözleşmesinin haklı bir neden olmaksızın işveren tarafından feshi durumunda, işçinin sahip olduğu tüm hakların ödenmesi yasal zorunluluktur. Ayrıca, Yargıtay içtihatlarında da açıkça ifade edildiği üzere, işçinin haklı nedenle iş akdini feshetmesi durumunda da kıdem tazminatına hak kazanacağı kabul edilmektedir.
İşçinin ücretinin eksik ya da geç ödenmesi, fazla mesaiye dair ödemelerin yapılmaması veya yıllık izinlerin kullandırılmaması gibi uygulamalar, hem İş Kanunu hükümlerine hem de Anayasa’nın “çalışma hakkı ve ücret güvencesi” ile ilgili hükümlerine aykırılık teşkil eder. Bu tür ihlaller, işçi bakımından haklı fesih sebebi oluşturabileceği gibi, işveren aleyhine maddi sonuçlar doğurur.
Sonuç olarak, iş sözleşmesinin sona erdiği her durumda, işçinin işçilik alacaklarının varlığı titizlikle değerlendirilmelidir. İşçi lehine yorum ilkesi ve ispat yükünün paylaşımı ilkeleri de dikkate alınarak, tüm belge ve kayıtlar çerçevesinde alacak kalemleri ayrı ayrı tespit edilip, mevzuata uygun şekilde sonuçlandırılmalıdır.
Av. Arb. İshak Kamil KİSBET